8 Ocak 2015 Perşembe

Şimdi Mevsimi | Mim #1

Merhabalar! Kitapsever Neptün'den Ezgi'min beni mimlediğini duyunca koşa koşa bu mimi yapmaya koyuldum. Aslında vlog olarak çekecektim -ki bunun için Ezgi'ye söz vermiştim- fakat tam vlog çekeceğim sırada sesimin aşırı derecede kısık olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldim. Neyse efendim, çok fazla uzatmadan ve sizi sıkmadan etiketlediğim kişileri söyleyeyim; Afrodit'in Güncesi'nden Ezgi'yi ve Demeter'in Güncesi'nden Ece'yi etiketliyorum. Başlasak mı ki? ^^ Ben çok eğlenerek yaptım umarım siz de eğlenerek okursunuz. ^^

1- Kışın okumalık favori bir kitabın var mı?

Kitaplarımı hiç mevsimlik olarak ayırmadım. o.O Bu soruya zorunlu olarak bir cevap vermem gerekirse yılbaşına dakikalar kala bitirdiğim kitabın adını verebilirim; Yakut Yeşil.

2- Kapağı mavi olan bir kitap?

Ihm bakalım bakalım, hangisini seçsem... O piti pitiye başvurarak Ateşböceği Yolu'nu seçiyorum. ^^


3- Yılbaşı ağacında yıldız olarak kullanabileceğim bir kitap?

Neden? *Gözleri yaşlı, hafiften burnu aktığı için çaktırmadan içine çekti*. Ayırt edemem, hepsi benim bebeklerim -uyuz olduklarımı saymazsak-. 















4- Kış tatili için mükemmel olan kurgusal bir dünya?

Uyumsuz yada Eşleşme. Eşleşme'yi sevmediğim için yarıda bıraksam da -tamam, vurmayın bu kitabı sevenler- bence güzel bir olay var. Ne güzel koca aramana gerek kalmıyor, hop senin için fırlatıyorlar bir tane, çirkin şansımı kullanırsam yakışıklı birini alabilirim belki ;)).

5- Birlikte kış tatiline gideceğin bir kitap karakteri?

Ay yok sayamam, hepsine aşığım ben. Hangi kitabı okuyorsam birkaç hafta onun ismini okulda bağırarak geçiriyorum, sormayın bana böyle soruları. 


6- Bu sene için listende olan bir kitap?

Önüme geleni koyuyorum listeye ama başta Meleğin Düşüşü ve Hiçliğin Kıyısında var. Alacağım onları, kararlıyım. Yani sanırım... Öğrenciyiz biz! 











7- Favori tatilin, içeceğin, atıştırmalığın ve filmin?

Yok sınavmış, yok performansmış derdi olmayacak arkadaş tatilimde! Elime alacağım kitabımı, bir yanımda vişne suyum -kahve sevmem-, bir yanımda çikolatam oh mis. İçecekle atıştırmalığı söyledim sanırım, neyse. Pek film izlemem, genel olarak dizi izliyorum. Eskilerden olan bir film vardı annemin önerdiği ve benim öyle geçen ay severek izlediğim; Back To The Future. 

Aa mim bitmiş! :O Ben çok severek yaptım, umarım siz de severek okumuşsunuzdur. ^^ Hepinize kokulu öpücükler. 
Read More




Böğürtlen Kışı/ Sarah Jio | Kitap Yorumu #3

Yazar Adı: Sarah Jio


Çevirmen: Duygu Parsadan

Yayın Evi: Akadya Yayınları

Sayfa Sayısı: 360

Baskı Yılı: 2013


Arka Kapak: 

"Canım Daniel'ım,

Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."

Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.

Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera'yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…''



Pek fazla bu tür kitapları okumayan ben, elime geçtiği andan itibaren kitabı soluksuz okumaya başlayıp aynı gün içerisinde bitirdim. Sarah Jio’nun kaleminden okuduğum ilk kitap olmasına rağmen kalemine hayran kaldığımı belirtebilirim. Kitabı bitirdiğiniz zaman etkisinde kalacağınızın kesinliğini söylemek istiyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse kitabı alırken gerçekten büyük bir tereddüt ile aldım. Çoğunlukla polisiye/fantastik/gerilim üçlemisini okuduğum içindi sanırım bu tereddüttüm. Bir kitabın etkisinde bu kadar kaldığımı hatırlamıyorum, gerçekten şu an favori kitaplarımın aralarında Böğürtlen Kışı’da bulunuyor. Almak istiyorsanız ve benim gibi almadan önce büyük bir tereddüt içerisindeyseniz, size diyebileceğim tek şey kesinlikle almanız. Eğer okumadıysanız bir kitapçıya girin ve Böğürtlen Kışı’nı alın! Bu kitabı okumadan önce yanınızdan mendil kutunuzu eksik etmeyin.
Kitapta en sevdiğim diyaloglardan birini buraya yazmadan geçemeyeceğim:
‘’Hangisi daha zor, bilmiyorum. Birini aniden kaybetmek mi, yoksa yavaş yavaş, günden güne kaybetmek mi?’’
Vera Ray güçlü karakteriyle âşık olduğum bir karakter. Vera’nın sonu böyle olmamalıydı. Keşke Charles ile kavuşup büyük evlerini Daniel’in neşeleri kahkahaları doldursaydı. Charles… Ah, salak adam! Hatırladıkça sinirleniyorum. Claire ve Vera’nın kişilik yapısı o kadar çok benziyor ki… Âşık olunası kadınlar. Dominic, Claire’yi hak eden sendin Ethan değil! Cassandra… Aklıma geldikçe kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkana kadar devam edesim geliyor! Hiçbir kitap karakterinden ölesiye nefret ettiğimi hatırlamıyorum fakat bu karakter insanın tansiyonunu zıplatıyor. Eğer karakter gerçek olsaydı; gerçekten onu bulup ölesiye dövebilirdim.

Daha fazla spoi vermek istemediğim için yorumu burada kesmek zorundayım. Diğer bir kitap yorumunda görüşmek üzere… 
Read More




Çiçek Kızlar/ Nehir Erdem| Kitap Yorumu #2

Yazar Adı: Nehir Erdem
Yayın Evi: Müptela Yayınları
Sayfa Sayısı: 644

Arka Kapak:
''Kendimi kapattığım yerlerin kilidi sensin... Ailemsin... Dostumsun... Rakibimsin... Sevdiğimsin... Kalbime sahip çıktığın için teşekkür ederim aşk!''


Yorumum: 
Nehir Erdem'in kaleminden çıkmış harika bir kitap. Hatalar vardı, yok diyemem fakat konu ve yazarın kalemi bana o kadar güzel geldi ki.... Belki bazı sorunlar yüzünden uzun süre kitap okumadığım için bana böyle güzel gelmiştir fakat bu benim bu kitaba bayıldığım gerçeğini değiştirmiyor.
İlk olarak kapağı eleştireceğim. Kapağı çoğu kişi beğenmese de benim hoşuma giden bir kapak oldu. Sade kapaklara aşık biri olarak, gayet sevimli bir görüntüsü var.
Karakterlere gelecek olursak ise kesinlikle favori karakterim burada Nergiz. Çok güçlü bir kız karakter, Yasemin'de öyle fakat Nergiz'in yaşadığı olay bana daha ağır geldi. Yasemin'in gevezeliğinde ve cadılığında kendimi gördüm. Sanırım şu zamana kadar hep kitaplarda favori karakterim erkekken bu 'Cadı Nergiz' sayesinde değişti. Yasemin, sakinliği açısından örnek alınabilecek bir karakter. Aynı zamanda kitapta her şeyi kafaya takabilecek ve insanı çıldırtabilecek bir karakter de olabiliyor -ki gerçek anlamda bir ara Yasemin'e sinir oldum, boğasım geldi-. Erkan *derin bir nefes alır*. Ehm öhm, sayın okuyucular bu karakterimiz benim okulda bağırarak ''Erkan'ı getirin bana,'' dediğim bir karakter. Kitabı bitirene kadar Erkan da Erkan diye arkadaşlarımı çıldırttım -kabul ediyorum-. Hatta bir ara okulun bahçesinde Erkan diye bağırdım ve Erkan adında birini benim sevgilim sandılar. Bu durum komik değildi, gülmeyin... Meğersem bahçede Erkan diye biri varmış -ki çok tipsizdi. Neyse o konuyu atlıyorum, rezil olduğum bir an bu... Soner, tam Yasemin'lik. Ne istediğini bilen, eşinin her zaman arkasında ve en önemli sadık. Bizim bu süper ikili kızlarımıza uyabilecek erkekler kesinlikle bu ikisiydi. Kitapta beni şaşırtan kısım ise Soner'in 'O' kişi olmasını beklemememdi. Daha fazla spoi vermemek için bu konuyu kapatıyorum.
Son olarak kitaptaki arkadaş bağını ve sevgiyi o kadar kıskandım ki... Bana da bulun, lütfen. Hah bir de eğer Nergiz'den daha güçlü bir kız karakter çıkmazsa, favori kız karakterim Nergiz olacak gibi görünüyor.
Bu arada Erkan karakterini okurken aynen şöyle idim;










Read More




2 Ocak 2015 Cuma

Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer/ Kerstin Gier | Kitap Yorumu #1

Bu benim ilk kitap yorumum ve heyecanlıyım -heyecanım sadece ilk kitap yorumumu yapmaktan kaynaklı değil, aynı zamanda kitaba bayıldığımdan-.
Öncelikle kısaca kendimi tanıtmak istiyorum. Adım Irmak çoğu kişi bana Minik Leydi, Kitap Kurdu, İrmo ve Sakar Şirine olarak seslenir -adımla seslenen insan sayısı gerçekten az. Kafayı kitaplarla bozup yat kalk kitap okuyan bir insanım. Zaten insanlar bana ne yapıyorsun sorusunu sorduklarında genellikle cevabım ''Kitap okuyorum'' yada ''Test çözüyorum'' olur. Aşırı duygusal olduğumdan en ufak şeyde ağlayabilirim, okulun koridorunda yada bahçede kitap okurken ufacık bir duygusal kısımda ağlamama herkes alıştı sanırım. Kendimi en iyi bu şekilde ifade edebileceğimi düşünüyorum.
Şimdi gelelim kitap yorumuma -ehm, öhm-. Genel olarak fantastik üzerinden okuyan bir insan olarak bu seriye epey geç kaldığımı düşünüyorum -gerçekten öyle. Bir kitapta ''Ay aşk olmazsa okuyamam, ıy'' diyen bir insan değilim -hiçbir zaman olmadım fakat maalesef annem dışında kitap okuyan çevrem genel olarak böyle-, aynı zamanda zaten bu kitapta öyle bunaltıcı bir aşk yok. Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer üçlemesinde zaman yolculuğu anlatılmakta ki çeşitli zaman yolculuğu filmi izlesem dahi, bu konu hakkında okuduğum ilk kitaptı. Tüm seriyi bitirdiğim için kısaca anlatmaya çalışacağım. Hatta aşk hiç denilecek kadar azı bana göre -ki bu beni rahatsız etmedi. Aksine oldukça akıcı ve bir solukta okunulan bir kitaptı. Üç günlük tatilimi bu kitapla bitirdim diyeyim kısaca -dershane mağduruyum arkadaşlar cumartesi ve pazar tatilim yok *burnunu üzüntüyle yada gripten dolayı çeker, asıl sebebini kendisi de anlamadı*-.

Gwendolyn harika bir hatun değil onu söyleyim, onun aksine uyuz, pislik, gıcık, sinsi, şeytan -daha fazla hakaret ekleyebilirim emin olabilirsiniz- Charlotte herkesin deyimi ile mükemmel (!). Bir zaman yolculuğu geni var fakat bu gen tüm aileye düşmüyor. Kitaptaki zaman yolcuları çeşitli taşlarla isimlendirilmiş, ana karakterimiz olan Gwendolyn Shepherd On İkiler Çemberi'ndeki Yakut, Gideon de Villiers ise Elmas. 
Asıl yoruma gelecek olursam kitabı genel hatlarıyla beğendim fakat Zümrüt Yeşil'in sonundan pek hoşlandığım söylenemez, kitap hakkında aklımda çeşitli soru işaretlerini bıraktı.
On İkiler Çemberi, on iki zaman yolcusunun da belli bir zamanda bulunduğu bir topluluk. Her zaman yolcusu hakkında bir kehanet var aynı zamanda, son zaman yolcusu ise Gwendolyn fakat herkes belirli sebeplerden dolayı -söylemeyeceğim spoi sayılıyor- Charlotte'yu son zaman yolcusu sanıyor ve küçük yaştan beri eğitiliyor. Gwendolyn ise Charlotte'nin aksine gayet rahat, üstünde zaman yolculuğu baskısı altında olmadan ve bu konu hakkında hiçbir şey bilmeden yetişiyor. Gwendolyn ilk üç farklı zamana sıçramalarını herkesten saklıyor -en yakın arkadaşında. Sonra annesine söylemeye karar veriyor ve böylece meclisin yani On İkiler Çemberi'nin yolunu tutuyorlar. Serimiz böyle başlıyor.
Kitap sürprizlerle doluydu -bana göre-, bu kitaptan daha iyi fantastik kitaplar okuduğum bir gerçek fakat bunu da onların aralarında son sıralara doğru yerleştirebileceğimi düşünüyorum. 
Son olarak seride tüm karakterlerden daha çok sevdiğim, sevgili 'iblisimiz' -ona hayalet denmesine çok kızıyor- Xemerius benim favori karakterimdi. İkinci kitapta ortaya çıkıyor ve ben bu iblis hayaletimize tek kelimeyle ba-yıl-dım! 
Sonuç olarak seriyi alıp okumanı rica ile değil şiddetle önermekteyim. Bu seri -bana göre- sadece Xemerius için okunabilir. 
Kitapta en sevdiğim kısımlardan birini buraya yazmadan duramayacağım, son kitabımız Zümrüt Yeşil'de oluyor ve ben Gideon'un o sözlerini duyarak tamamen eridim -bazı yerlerde her ne kadar ona sinir olsam bile.
''Beni öptüğünde, Gwendolyn Shepherd, ayaklarım yerden kesiliyor. Bunu nasıl yaptığını yada nereden öğrendiğini bilmiyorum. Eğer bu bir filmse, en azından onu birlikte izlemeliyiz.'' Bir an durup soluk aldı. ''Aslında söylemek istediğim şu: Beni öptüğünde, seni hissetmekten ve kollarımın arasına almaktan başka bir şey istemiyorum. Kahretsin, sana sırılsıklam aşık oldum, bu öyle bir his ki sanki birisi içimde bir bidon benzin döküp kibrit çakmış gibi! Ama şu anda birbirimizi... aklımızın sakin olması gerek. En azından birimizin.'' Bana olan bakışı, içimdeki son şüphe kırıntılarını da silip süpürmüştü.''Gwenny, tüm bu olanlar beni çok korkutuyor. Sensiz hayatımın bir anlamı kalmaz, sensiz... sana bir şey olursa ölürüm.''
İlk kitap yorumumu bu şekilde bitiriyor ve sizlere kokulu öpücüklerimi yolluyorum.
Read More




Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML